Türkiye'de Uyuşturucu Krizi: Gençleri Tehdit Eden İhanet ve Umutsuzluk Tuzağı

Türkiye'de Uyuşturucu Krizi: Gençleri Tehdit Eden İhanet ve Umutsuzluk Tuzağı

26.12.2025 | SonGazete | Gül KÖKEL

Uyuşturucu artık bu ülkenin arka sokaklarında gizlenen bir tehdit değil; göz göre göre büyüyen, bilinen ama konuşulmayan bir felakettir. Ve ne yazık ki bu felaket “mücadele ediliyor” denilerek geçiştirilen büyük bir ihmaller zincirinin sonucudur.

SonDakika: SonGazete.Com’un edindiği bilgiye göre; bugün binlerce genç uyuşturucuya bulaşıyorsa, bu sadece onların suçu değildir. Bu, önleyemeyenlerin, görmezden gelenlerin ve sorumluluk almayanların ayıbıdır. Yıllardır aynı cümleleri duyuyoruz: “Operasyon yapıldı.” “Şebeke çökertildi.” “Tonlarca madde ele geçirildi.” Peki sonuç ne? Uyuşturucu daha mı azaldı, yoksa daha mı ucuzladı? Bir ülkede uyuşturucu bu kadar kolay bulunuyorsa, bu bir güvenlik zaafı değil; yönetim zaafıdır. Bir ülkede çocuklar okul önlerinde maddeyle tanışıyorsa, bu münferit olay değil; sistematik bir çöküştür.

Asıl soru şudur: Uyuşturucu gençleri neden bu kadar kolay yakalıyor? Çünkü bu ülkede gençlere gelecek vaadi kalmadı. Diploması olan işsiz, emeği değersiz, adalete güveni kalmamış bir gençlik yetiştiriliyor. Umut yoksa direnç de olmaz. Umut yoksa genç, kaçacak bir delik arar. Uyuşturucu o deliğin adıdır. Siyaset kurumu yıllardır gençliği yalnızca seçim zamanı hatırlıyor. Mikrofonlar önünde “gençler bizim geleceğimiz” deniyor; sonra o gelecek işsizliğe, borca ve umutsuzluğa terk ediliyor. Gençlik sadece alkışlayan kalabalık olarak görülürse, yarın sokakta kaybolan bir kuşağa dönüşür.

Daha acısı şu: Uyuşturucu baronları cesur, gençler çaresiz; Devlet ağır, sokaklar hızlı. Bir yanda uyuşturucuya karşı afişler, diğer yanda gençleri hayata bağlayacak tek bir somut politika yok. Spor tesisleri yok, sanat alanları yok, üretim alanları yok. Ama her mahallede torbacı var. Bu çelişki tesadüf değil. Uyuşturucu ile mücadele sadece polisle yapılamaz. Polis yakalar, ama siyaset önler. Önlemeyen her politika, suça zemin hazırlar. Gençliği yalnız bırakan her ekonomik tercih, her adaletsizlik, her liyakatsizlik; uyuşturucuya atılan bir adımdır.

Bu yüzden mesele uyuşturucu değil sadece; Mesele gençliğin bilinçli biçimde sahipsiz bırakılmasıdır. Bir ülkede gençler hayatta kalmaya çalışıyorsa, hayal kuramaz. Bir ülkede gençler adalet bekliyorsa, sabır taşar. Bir ülkede gençler uyuşturucuya sığınıyorsa, orada siyaset iflas etmiştir. Artık süslü kampanyalar değil, gerçek çözümler gerekiyor: – Genç işsizliğiyle samimi mücadele – Eğitimde nitelik ve adalet – Mahalle bazlı sosyal destek – Uyuşturucuya karşı sıfır tolerans değil, sıfır umursamazlık. Aksi halde bugün “mücadele ediyoruz” diyenler, yarın kaybolan bir neslin hesabını veremez. Ve tarih şunu yazar: Uyuşturucu gençleri bitirmedi. Gençleri, onları koruyamayanlar bitirdi.

Uyuşturucunun Gençler Üzerindeki Yıkıcı Etkisi: Sessiz Bir Çöküş

Bir ülkenin geleceği, gençlerinin hayalleri kadardır. Hayal kuramayan, umut edemeyen, yarına dair bir hedef koyamayan gençlik ise yalnızca bireysel bir trajedi değil; toplumsal bir çöküşün habercisidir. Bugün tam da bu eşiğin üzerindeyiz. Çünkü uyuşturucu artık sadece sokak aralarında değil; okullarda, mahallelerde, hatta evlerin içinde. Uyuşturucu meselesi yalnızca “kötü alışkanlık” ya da “suç” başlığıyla geçiştirilemez. Bu, gençliğin ruhuna açılmış derin bir yaradır. Ve bu yara her geçen gün biraz daha kanamaktadır.

Bugün uyuşturucuya bulaşan bir genci yalnızca “yanlış yapan birey” olarak görmek büyük bir haksızlıktır. Asıl soru şudur: O genci oraya iten neydi? Umutsuzluk mu, işsizlik mi, değersizlik hissi mi, sevgisizlik mi, adaletsizlik mi? Yoksa hepsi birden mi? Bir genç neden hayatını riske atsın? Bir genç neden bilerek kendini yavaş yavaş yok etsin? Çünkü çoğu zaman önünde bir gelecek göremiyor. Okulu bitirse iş bulamayacağını düşünen, emeğinin karşılığını alamayacağına inanan, adalet duygusu zedelenmiş bir genç için uyuşturucu bazen bir “kaçış”, bazen de bir “unutma” aracına dönüşüyor. Uyuşturucu satıcıları bunu çok iyi biliyor. Onlar yalnızca madde satmıyor; umutsuzluğu pazarlıyorlar.

NetHaberler.Com'un araştırmalarına göre, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2025 Türkiye Uyuşturucu Raporu'nda çarpıcı veriler yer alıyor. 2024 yılında doğrudan uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle 427 kişi hayatını kaybetti; bu, bir önceki yıla göre yüzde 42 artış anlamına geliyor. Ölümlerin yarıdan fazlası çoklu madde kullanımından kaynaklanıyor ve en çok metamfetamin ile bonzai gibi sentetik maddeler öne çıkıyor. Dahası, bağımlı sayısı 10 milyondan 15 milyona yaklaşmış durumda, kullanım yaşı ise 12'ye kadar düşmüş. Bu rakamlar, gençliğin nasıl bir tehlike altında olduğunu gözler önüne seriyor. Sosyal medyada, özellikle X platformunda paylaşılan hikayeler de bunu doğruluyor; bir kullanıcı, yoksul mahallelerde yetişen gençlerin uyuşturucu tacirlerinin eline düştüğünü, derin yoksullukun onları geleceksizliğe sürüklediğini anlatıyor. Başka bir paylaşımda, sokak ortasında genç bir kızın madde verilerek "düşürüldüğü" ve polisin müdahale etmediği belirtiliyor – bu, ilgisizlik ve umursamazlıkın somut bir örneği.

Bu noktada hepimizin aynaya bakması gerekiyor. Aileler… Çocuklarını sadece karnı doyduğu, üstü başı temiz olduğu sürece “iyi” sanan aileler. Oysa bir gencin en çok ihtiyaç duyduğu şey, dinlenmek, anlaşılmak ve değerli hissetmektir. Okullar… Sınav makinesine dönüştürülmüş, hayatla bağı koparılmış eğitim sistemi. Başarıyı sadece notla ölçen, karakteri ve ahlakı arka plana atan anlayış. Toplum… “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek mahalledeki karanlığı görmezden gelen, “bizim çocuk yapmaz” diyerek kendini kandıran sessiz çoğunluk. Devlet ve kurumlar… Sadece polisiye tedbirlerle çözüleceğini sanan, işin sosyal ve psikolojik boyutunu ihmal eden yaklaşımlar.

Uyuşturucu ile mücadele, sadece yakalamakla kazanılmaz. Asıl mücadele, gençlere yaşamak için bir sebep vermekle kazanılır. Sporla, sanatla, üretimle, adaletle, umutla… Bir gencin eline madde geçmeden önce, eline bir kitap geçmeli. Bir gencin cebine uyuşturucu parası girmeden önce, cebine helal bir kazanç umudu girmeli. Bir gencin zihni kararmadan önce, geleceği aydınlanmalı. Aksi halde bugün uyuşturucu yüzünden kaybettiğimiz her genç, yarın kaybedeceğimiz bir öğretmen, bir çiftçi, bir mühendis, bir anne, bir baba demektir. Bu mesele ne sadece emniyetin ne sadece ailenin ne de sadece okulun meselesidir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Unutmayalım: Bir genci kurtarmak, bir ülkenin geleceğini kurtarmaktır. Ve bir ülke, gençlerini kaybettiği gün; sessizce çökmeye başlar.

Adaletsizlik ve Yoksulluk: Uyuşturucu Bataklığının Kökenleri

Uyuşturucu bugün bu toplumun karşı karşıya olduğu en büyük ahlaki ve insani felaketlerden biridir. Ve bu mesele yalnızca polisiye tedbirlerle, operasyon haberleriyle, istatistiklerle açıklanamaz. Çünkü bu sorun, aynı zamanda iman, vicdan ve sorumluluk meselesidir. İslam’a göre insan, başıboş bırakılmış bir varlık değildir. Ne bedeni kendisine aittir ne de ruhu. İnsan bedeni Allah’ın emanetidir. Bu yüzden Kur’an açıkça uyarır: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 195) Uyuşturucu tam olarak budur: Kişinin kendi bedenine ve ruhuna karşı işlediği yavaş bir intihardır. Ve İslam’da intihar da, ona götüren her yol da haramdır.

Ama mesele burada bitmez. İslam yalnızca bireyi değil, toplumu da sorumlu tutar. Çünkü İslam’da kötülükle mücadele sadece “yapanın” değil, seyredenin de imtihanıdır. “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten men eden bir topluluk bulunsun.” (Âl-i İmrân, 104) Peki soralım: Mahallesinde uyuşturucu satıldığını bilip susanlar, Gençlerin karardığını görüp “bana dokunmuyor” diyenler, Uyuşturucuya sürüklenen bir genci “zaten bozuktu” diye yaftalayanlar… Bu ayetin neresindedir? İslam’da kötülüğe sessiz kalmak, kötülüğün ortağı olmaktır.

Bugün bir genç uyuşturucuya bulaşıyorsa, sadece o genç günah işlemiş olmaz. Onu o noktaya sürükleyen adaletsizlik, yoksulluk, ilgisizlik ve umursamazlık da hesaba yazılır. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) açıkça buyurur: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.” Bu söz sadece aileye değil; Devlete, yöneticilere, öğretmenlere, imamlara, kanaat önderlerine ve topluma söylenmiştir. Bir ülkede gençler umutsuzsa, bu sadece ekonomik bir sorun değildir. Bu, adalet duygusunun zedelenmesidir. Adalet yoksa merhamet de çekilir. Merhamet çekilince, boşluğu uyuşturucu doldurur.

X platformunda paylaşılan bir başka hikayede, muhafazakar iktidarın gençleri muhafaza etmek zorunda olduğu vurgulanırken, telegram üzerinden kolayca uyuşturucu siparişi verildiği belirtiliyor. Çeteler sokak başlarında satış yapıyor, gençler narkotik çetelerine katılıyor, ellerinde silahla hareket ediyor. Bu, adaletsizlik ve yoksullukun nasıl suç döngüsü yarattığını gösteriyor. Başka bir paylaşımda, uyuşturucunun kaçak silah, fuhuş, gasp ve hırsızlığı beslediği, kullanım artışının dindar nesil hedefini boşa çıkardığı ifade ediliyor. Ekşi Sözlük gibi platformlarda da benzer tartışmalar yıllardır sürüyor; kullanıcılar, uyuşturucunun umutsuzluğun ve eşitsizliğin kimyasal hali olduğunu, eğitimden kopan gençlerin bu döngüye itildiğini belirtiyor.

İslam, sarhoş eden her şeyi haram kılar. Çünkü akıl, dinin korunmasını emrettiği beş temel değerden biridir. Aklı yok eden bir maddeye göz yummak, sadece bir suç değil; dinî bir vebaldir. Bu yüzden uyuşturucu ile mücadele: • Sadece emniyetin değil, ümmetin meselesidir. • Sadece yasaların değil, vicdanların meselesidir. • Sadece gençlerin değil, büyüklerin günah defteriyle ilgilidir. Camilerde ahlaktan söz edilip sokaklarda gençler kaybediliyorsa; Minberde haram anlatılıp mahallede torbacılar cirit atıyorsa; Bu bir çelişki değil, bir ikiyüzlülük krizidir.

Gerçek Çözümler: Umudu Yeniden İnşa Etmek İçin Ne Yapmalı?

İslam, “önce insan” der. Önce genci koru, önce umudu büyüt, önce adaleti tesis et. Aksi halde yarın Allah’ın huzurunda şu soru sorulur: “Bu gençler karanlığa düşerken sen neredeydin?” Ve bu soruya verilecek mazeretlerin hiçbiri kabul edilmeyecektir. Peki, bu krizden nasıl çıkacağız? Uzmanlar ve raporlar, sentetik uyuşturucu üretiminin arttığını, Türkiye'de en çok metamfetamin yakalandığını belirtiyor. Ancak mücadele, sadece yakalamakla sınırlı kalmamalı. Toplumsal bilinç, eğitim reformları ve sosyal destek programları şart.

Örneğin, mahalle bazlı rehabilitasyon merkezleri artırılmalı, gençlere spor ve sanat fırsatları sunulmalı. X'te bir kullanıcı, "Görmek istemediğiniz gerçek: Bu ülke artık ailesine zarar veren, okula gitmeyen gençlerle dolu" diye uyarıyor. Başka biri, uyuşturucunun önlenebilir ölümleri gündeme getirdiğini, ruh sağlığı yasasının olmadığını vurguluyor. Bu sesler, değişim için bir çağrı. Sizce bu konuda ne yapılmalı? Yorumlarda deneyimlerinizi paylaşın, belki bir fikir bir gencin hayatını kurtarır.

SonGazete.Com editörünün derlediği bu habere göre; uyuşturucu krizi, sadece bir asayiş sorunu değil, bir ihanet ve vicdan meselesidir. Gençleri korumak, hepimizin görevi. Bu sessiz çöküşü durdurmak için harekete geçme zamanı geldi.

#haber #sondakika #gündem #güncel #haberler #sicakhaber #keşfet #keşfetteyiz #news #canliyayin #uyuşturucu #madde #adaletsizlik #yoksulluk #ilgisizlik #umursamazlık #ümmet #vicdan #gençler